0
ÜRÜNLERİMİZE BAKABİLİRSİNİZ
Bölge: Gishamwana Adası, Kivu Gölü, Rutsiro Bölgesi
Yıkama İstasyonu: Gishamwana Adası Yıkama İstasyonu
Çiftlik: Emmanuel Rwakagara
Tür: Bourbon
Sertifika: Organik
İşlem: Yıkanmış
Rakım: 1500-1650m
Hasat: 2019/2020
Tedarikçi: Cafe Imports
Espresso/Demleme
250gr Öğütülmemiş :
1kg Öğütülmemiş :
Bir Kavurmacının Yeraltından Notları: Parlak Narenciyeler, Limonotu, Bal Tatlılığı
Omni-roast (Espresso/Demleme)
OMNIROAST ya da o "mutlak zirve". Espresso ya da demlemeler için farklı kavurma profillerimiz yok. Her ikisinin ortak evliliğine inanıyoruz. Espresso için yanmış; demlemeler için ise "ekşi" kahve içmek zorunda değiliz savındayız. Antik Kutsal Metinlerden: "Bir gün herkes Omniroast kavuracak".
Ruanda’nın Kivu gölü kıyısından kısa bir tekne gezintisi ile gizemli kahve adası Gishamwana bir serap gibi karşınıza çıkıverir. Burada 35.000 den fazla kahve ağacı vardır ve tüm üretim döngüsü yine bu adada olacak şekilde kahveler burada işlenip kurutulur. Bu ada biyoçeşitlilik anlamında çok zengindir ve dahası ekolojik harmoni de bir o kadar dikkat çekicidir. İnekler, keçiler ve hatta albino tavşan bile kahve ağaçları ile birlikte adada uyum içinde yaşar. Adadaki kahve üretim çiftliğinin sahibi aynı zamanda COOPAC’ın da kurucusu olan Emmanuel Rwakagara’dır. Kahve ağaçları diğer Afrika ülkelerinde pek rastlanmayacak bir şekilde ormandaki ağaçların gölgesinde yetişir. Gishamwana’nın diğer kahvelerden izole olması sayesinde yaygın kahve hastalıkları ve zararlı böcekler de adaya ayak basamamışlardır. Kahveler en olgun hallerindeyken toplanır, nektarından ayrılır, önce susuz sonra su ile fermente edilir, yıkanır ve son olarak da yükseltilmiş tablalarda kurutulur.
Buradaki nadir ekosistem ve adanın uzaklığı kendine has bir kahve yetişme bölgesi yaratmıştır. Gishamwana’daki tüm kahveler organik olarak yetiştirilir; ağaçların gölgesinde çok özel ve yoğun meyveler büyür.
Ruanda’daki en iyi kahvelerin aşağıdaki Rift Vadisi’ne tam 1500 metre yükseklikten bakan Kivu Gölü civarında yetiştiği artık herkesçe kabul görmüş bir gerçektir. Dünyadaki en derin 18. Göldür ve gölün dibindeki ve civarındaki volkanik faaliyetler buraya ayrı bir efsane katar. Oldukça büyük bir göldür ve içinde pek çok ada vardır. Gishamwama da bunlardan biridir. Burada insan yaşamaz ama harika kahveler yetişir ve sadece bourbon türü kahveler görülür.
Etiyopya haricindeki diğer kahve üreticisi Afrika ülkelerinde olduğu gibi Ruanda’da da kahve üretimi sömürgesi olduğu ülkenin kahve talebine cevap verebilmek adına başlamıştır. 1930’lu yıllarda Belçika yüksek verimli, düşük maliyetli türlerin yetiştirilmesini çiftçilere için zorunlu hale getirmiş ve kalitenin ve sektörün gelişmesi için pek fazla bir girişimde bulunmamıştır. Kahve bol, ucuz ve sıradan bir emtia olarak değerlendirilmiş ve sömürge hükümeti ihracatına çok katı düzenlemeler getirmenin yanısıra üreticilerden yüksek vergiler alarak sektörü adeta köleleştirmiştir. Ruanda’nın topraklarının %75’i tarım faaliyetleri için kullanılmaktadır. Nüfusun yaklaşık %35’i geçimini tarımdan sağlarken, büyük çoğunluğunun gelirinin belli bir miktarını kahve oluşturmaktadır.
Çok düşük pazar fiyatlarına rağmen 1990’lı yıllara gelindiğinde kahve en değerli tarımsal ihracat ürünü haline gelmiştir. Fakat kahve üretimi de ülkedeki tüm ekonomik alanlar gibi 1994 yılında gerçekleştirilen soykırım ile yıkıma uğramıştır. Yaşanan bu trajedide yaklaşık 1 milyon insan katledilmiş ve ülkenin gelişim ve kalkınma süreci de on yıla yakın süreyle durma noktasına gelmiştir. 2000’li yılların başında Ruanda hükümeti tarafından planlı bir şekilde yürütülen girişimlerle çiftçilerin nitelikli kahve kullanımını yeğlemesiyle yeni bir niş zirai pazar doğmuş ve bu durum sektörün belini doğrultulması adına büyük katkı sağlamıştır. 2004 yılında USAID’in destekleriyle ilk yıkama istasyonu kurulmuş ve Cup of Excellence mezatları başlatılmıştır. Bu gelişme ‘binlerce tepeli vatana’ eşsiz bir kahve üreticisi olarak uluslararası tanınırlık sağlamıştır.
Bugün, bu küçük ülke (yaklaşık Maryland kadardır), küresel kahve arzının sadece %0.2 sine katkıda bulunsa da nitelikli kahve üretimi, (soykırım sonrasında yapılan özverili çalışmalar sayesinde nitelikli kahve üreticisi bir ülke konumuna gelmiştir) karakteristik kahveleri ve haklı şöhreti sayesinde Afrika çıkışlı kahveler arasında üst sıralarda kendine yer bulmaktadır.
Ruanda kahvelerinin yaşadığı en büyük sıkıntıların başında tuhaf ve bu bölgeye özgü patates hastalığı gelir. Yakın komşuları Burundi ve daha nadir olarak da Demokratik Kongo Cumhuriyeti kahvelerinde de bu soruna rastlanmaktadır. Bu hastalığın sebebi kahve meyvesine yerleşen bir çeşit bakteridir ve kahve yeşil çekirdek veya parşömen halindeyken de kendini belli etmez ve sadece kavrulup demlendikten sonra anlaşılan bir çiğ patates kokusuna sahiptir. Daha çok tüm hasatta değil ama çekirdek bazında görüldüğü için kahvenin nitelikli sıfatını kaybetmemesi açısından çok dikkatli olunması gerekir.
Café Imports bu patates sorunu görülen bölgelerdeki, Ruanda da dahil olmak üzere, kahveleri satın almadan önce çok pek çok defa duyusal test ve analizden geçirerek kararını öyle vermektedir.
Bu noktada patates hastalığını tamamen yok edilebilmesi ve/veya en azından tespit edilebilmesi konusunda yapılan çalışmalar Ruanda’daki nitelikli kahve piyasası adına büyük önem arz taşır. Kesin bir sonuç alınıncaya kadar kahve satın alımcıları çok özel ve üstün kaliteli kahveler keşfetseler bile Ruanda kahvelerini satın alırken tekrar tekrar düşünmek zorunda kalacaklardır.